El Yazmaları, genç Marx’ın 1844 yılında Paris’te kaleme aldığı notlardan oluÅŸur ve genellikle siyasal iktisat ile Hegel felsefesine yönelik eleÅŸtirileri bünyesinde barındırır. Kendi döneminde yayınlanmayan bu El Yazması notlar ilk kez 1932 yılında ”Marx’ın Erken Yazıları” adı altında yayınlanmıştır. DoÄŸal olarak ilk Marksist kuÅŸak olarak adlandırılan Plehanov, Lenin, Luxemburg gibi isimler bu eserden haberdar olmamıştır.
DiÄŸer yandan ise Marksizm’in ikinci kuÅŸağı, eseri tartışmalarının ana noktasına oturtmuÅŸ, özellikle ”Batı Marksizmi” teorik dayanağını bu esere göre ÅŸekillendirmiÅŸtir.
Eserin içeriğine geçmeden evvel bu tartışmaları ve esere yönelik farklı görüşleri özetlemekte fayda var. Bunları temelde üçe ayırabiliriz;
-İlk görüşe göre El Yazmaları Marx’ın düşüncesinin doruk noktasıdır. Bundan sonraki diÄŸer tüm yazıları gerek ekonomi gerekse de siyasal eyleme yönelerek, El Yazmalarındaki esas ‘öz’den uzaÄŸa düşmüştür. Bu görüş, Bottigelli’nin de belirttiÄŸi gibi ”Marx’ın teorisinin devrimci yanını törpülemeye çalışan” bir eÄŸilim olarak görülebilir. Esasında bu görüşü kendi içinde de ikiye ayırmak mümkün; Kimileri insan merkezli etik bir bakış açısıyla yazıldığı için eserin ”doruk” olduÄŸunu ifade ederken, kimileri de eserde ”felsefi” yanın baskın olmasını buna baÄŸlamaktadır.
-DiÄŸer bir görüş ise eserin tamamen deÄŸersiz olduÄŸu yönündedir. Bunu da kendi içinde ikiye ayırmak mümkün. Sovyetler birliÄŸi özellikle 1956’ya kadar El Yazmalarının, Marx’ın Hegelcilik döneminin bir ürünü olduÄŸunu söyleyerek önemsiz olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Bu konudaki diÄŸer yaklaşım ise Althusser’in yaklaşımıdır. Althusser’e göre El Yazmaları olsa olsa ”küçük burjuva felsefi konumunda” yazılmış bir eser olabilir. O ünlü ”Epistemolojik KopuÅŸ” kavramıyla olayı deÄŸerlendiren Althusser, eserin bir bunalım döneminin ürünü olduÄŸunu belirtirken, 1844 sonrası Marx’ının bu eserden mutlak bir kopuÅŸla ayrıldığını belirtir.
– İki ”uç” yorumu da belirttiÄŸimize göre sıra, ortalarda gezinen -Ki bana kalırsa aralarında en tutarlısı- yoruma gelebiliriz. Bu görüş ise El Yazmalarını süreklilik-Sıçrama diyalektiÄŸi baÄŸlamında ele alır. ‘1844 Marx’ı ile sonraki Marx ve eserleri arasında hem sürekliliÄŸi hem de sıçramaları içeren ve bunların bütünlüğünde temsil olunan bir baÄŸ vardır.’
Åžimdi eserin içeriÄŸine geçebiliriz. Öncelikle belirtelim, eser üç el yazması defterin bir araya gelmesiyle oluÅŸmuÅŸ 400 sayfalık bir kitaptır ve içerisinde bir çok konuya deÄŸinilmiÅŸtir. Burada bunlardan önemli olduÄŸunu düşündüğüm iki konuya ”yabancılaÅŸma” ve ”Hegel Felsefesinin EleÅŸtirisi”ne deÄŸineceÄŸim.
Yabancılaşma
YabancılaÅŸma kavramı, Marx’ın kapitalist toplumdaki insanlık durumunu açıklamada baÅŸvurduÄŸu bir kavramdır.
Kapitalist toplumdaki bu yabancılaşmanın genel olarak dört boyutundan bahsedebiliriz.
YabancılaÅŸmanın ilk boyutu, emeÄŸin ürünün emeÄŸe yabancılaÅŸmasıdır. İşçi emeÄŸi aracılığıyla hayatını nesneye koyma edimini gerçekleÅŸtirirken, işçinin hayatı da bir süreden sonra nesneye aitleÅŸir. Böylelikle ”işçinin nesneye aktardığı hayat, yabancı ve düşman bir ÅŸey olarak” karşısına çıkar.
Yabancılaşmanın ikinci boyutu, işçinin bizzat üretim eylemine yabancılaşmasıdır. Yani yabancılaşmanın ilk boyutunda, sürecin sonucuna olan yabancılaşma, burada sonuçla sınırlı kalmayıp sürecin tamamını kapsayan bir boyuta ulaşıyor. Böylelikle üretim faaliyeti insanın kendi hayatını olumlamasını imkansız hale getiriyor.
Yabancılaşmanın üçüncü boyutu, insanın kendine yabancılaşmasıdır. Kapitalist üretim biçiminde, ürününe ve üretim etkinliğine yabancılaşan insan, kendi gerçek türsel nesnelliğinden koparılarak kendine de yabancı bir konuma gelir.
Yabancılaşmanın son boyutu ise tüm bunların sonucunda insanın insana yabancılaşmasıdır. Önceki boyutta kendine yabancılaşan insan, etkileşimde olduğu insanlarla da yabancılaşarak, sonuçta tüm bireylerin insan doğasının özüne yabancılaşmasını doğurur.
Hegel Felsefesinin EleÅŸtirisi
Marx’ın eserdeki Hegel eleÅŸtirisi temelde iki kategoriye ayrılır. İlki yabancılaÅŸma ve siyasal iktisat üzerineyken, ikincisi Hegelci ilkenin yetersizliÄŸinin feuerbahçı terminoloji ile belirtilmesidir. Lakin ikincisinin eksikliÄŸin farkına çabuk varan Marx, El Yazmalarındaki bu feuerbahçı ön kabulleri bir kenara bırakarak daha sonra Hegelci ilkenin yetersizliÄŸini doÄŸru bir zeminde eleÅŸtirmiÅŸtir.
İlkini açacak olursak; Marx, Hegel’deki yabancılaÅŸma kavramıyla iki noktada hesaplaÅŸmıştır. İlk olarak, Hegel’in yabancılaÅŸmanın aktif öznesi olan emeÄŸi, maddi emek deÄŸil ”soyut zihinsel emek” olarak almasıyla, ikinci olarak da hem eleÅŸtirel olmayan pozitivizme hem de eleÅŸtirel olmayan idealizme saplanması nedeniyle eleÅŸtiri oklarını yöneltmiÅŸtir.
DiÄŸer bir eleÅŸtirisi ise ”siyasal iktisat”ın bakış açısının, Hegel’in bakış açısıyla örtüşmesi noktasınadır. Böylelikle siyasal iktisada yönelik eleÅŸtiri ve onun aşılması, ikisinin taşıdığı ortak çerçeve baÄŸlamında bir Hegel eleÅŸtirisini de doÄŸurmuÅŸtur. Nitekim bu iki olguyu, Marx’ın El Yazmalarında tek baÅŸlıkta inceliyor oluÅŸu da bunun bir kanıtıdır.
KAYNAKÇA
Fatih Yaşlı- Nietzsche ve Marx ( Yabancılaşma bölümü)
Metin Çulhaoğlu- Tarih, Türkiye, Sosyalizm
Yener OrkunoÄŸlu- Marks Marksist Olurken (Makale)
Gülnur Savran- Hegel -Marx İlişkisi ve 1844 El Yazmaları (Makale)